

“Terapi gibi” denen aktivitelerin aslında pek de terapiyi andırmadığı, terapinin her zaman günlük güneşlik olmadığı; her seanstan gülerek, rahatlayarak, huzurla çıkılmadığı artık epey konuşulur oldu.
Peki terapi bu değilse ne? Tam aksine devamlı acı çekilen bir yer mi?
Tabii ki bu da değil. Nihayetinde terapi ruhsal bir bakım almak, birtakım şeyleri iyileştirmek üzere başvurduğunuz bir ruh sağlığı hizmeti. Ve evet; maalesef bu her zaman yumuşak, pürüzsüz, engebesiz ilerleyecek bir süreç değil, haliyle. Yoğun duyguların, olumsuz düşüncelerin de uyandığı ve çalışıldığı, zor konuların konuşulduğu bir süreçten bahsediyoruz.
Ama şunu diyebiliriz ki, tüm bu zorlayıcı süreçlerde yoğun duygularınızla yapayalnız kalmazsınız. Çünkü size eşlik eden uzman duygularınızı kapsamak, odaya getirdiklerinizi sizinle birlikte araştırmak ve anlamlandırmak üzere orada bulunuyor. Görevi size sert yüzleştirme ve yorumlar yaparak acı çektirmek değil.
Terapi odası her şeyin konuşulabildiği bir yer. Ama aynı zamanda zorlayıcı bir konuyu o an konuşmamayı, kapatmayı, belki sadece susmayı seçme özgürlüğü de her zaman var. “Acı verse de mutlaka o an, tüm detaylarıyla konuşulsun.” diye bir zorunluluk, bir aciliyet yok. “Seanslarda daha çok acı çekmek, daha hızlı bir iyileşme getirir.” diye bir kural da yok tabii.
Her süreç kendi ritminde ilerler. Terapi sürecinize dair zihninizde uyanan soru işaretlerini ve zorlandığınız noktaları uzmanınızla açıkça konuşmak iyi bir seçenek olabilir.
#psikoloji #terapi #psikoterapi #ruhsağlığı #klinikpsikoloji #ruhsallık