

Psikanaliz ilk ortaya çıktığında dönemin ve Freud'un kişisel önyargılarının etkisiyle eril ve homofobik bir kuramdı. 1800’ler sonunda histeri vakalarının artmasıyla birlikte kadınlar psikanalize ilk olarak “hasta” rolünde girmişti. Histeri erkeklerde de görüldüğü halde o zamanlar “kadına has” bir rahatsızlık olarak tanımlanıyordu. Freud için kadın=“karanlık kıta” idi; anlaşılamazdı, muammaydı. Kadınları anlama işini Freud o dönemde şairlere bırakmıştı.
Psikanaliz, eleştiriye ve gelişime açık bir kuram oluşu sayesinde feminist yazarlar ve kadın psikanalistlerin etkisiyle güncellendi ve zamanla bu önyargılardan arınabildi.
Anna Freud, Melanie Klein, Karen Horney, Helene Deutsch gibi önemli kadın psikanalistlerin çalışmaları ile kadın ruhsallığına dair anlayış genişlemeye başladı.

Türkiye’de psikanalizin kurumsallaşmasında önemli bir figür olan; 70’li yıllarda, Türkiye’de henüz psikoterapi bile pek yaygın değilken ofisinde divan kullanarak psikanaliz uygulayan ilk kişi ise bir kadın psikanalist, Ulviye Etaner’di. Almanya’da psikanaliz formasyonunu tamamlayan Etaner, çalışmalarına Türkiye’de devam edip ülkemizde psikanalizin kurumsallaşması ve yaygınlaşmasında önemli bir rol oynamış.
Günümüzde de Türkiye’de ve dünya genelinde psikanaliz derneklerinin büyük oranda kadın psikanalistlerden oluştuğunu görüyoruz.
*Kaynak: “Türkiye Psikanaliz Tarihinde Bir Öncü: Ulviye Etaner”, Hakan Kızıltan
#psikanaliz #freud #ulviyeetaner #hakankızıltan #karanlıkkıta #melanieklein #annafreud #karenhorney #helenedeutsch #histeri #okumaönerisi #psikoloji